Bir Sabah Uyandığında Evinin Çatısı Yoksa…
Gözden kaçırmayın

İzmir’in bazı köylerinde insanlar, bir sabah gözlerini açtıklarında yalnızca güne değil, hayatsız kalan evlerine de uyandılar. Yangın sadece ormanı değil, geçmişi ve geleceği de yuttu.
Gözlerini açıyorsun ve alışık olduğun tavan yok.
Mutfağından kahve kokusu değil, küllenmiş geçmişin kokusu yükseliyor.
Bahçede koşan çocuklarının sesi değil, sirenler, çaresizlik çığlıkları yankılanıyor.
Çünkü evin yok. Toprağın yanmış. Anıların da.
İzmir’in bazı köylerinde insanlar bunu yaşadı.
Yılların emeği, üç neslin izi, bir ömrün hikâyesi dakikalar içinde kül oldu.
Bu bir doğa olayı değil yalnızca; bu aynı zamanda insan ihmalkârlığının, denetimsizliğin ve bazen de bilinçli kıyımın sonucu. “Yaz geldi, dikkatli olun” demekle iş bitmiyor.
Orman yangınına karşı önlem almak, yangın söndürme uçaklarını hazırda tutmak, köylüyü bilinçlendirmek devletin asli görevi. Bu görev zamanında yerine getirilmediğinde yaşanan kayıp sadece birkaç ağaç değil, bir halkın belleğidir.
Her yaz aynı haberleri okuyoruz: “Yangın kontrol altına alındı”, “Çıkış nedeni araştırılıyor”, “Zarar tespit çalışmaları sürüyor…” Ama ne acıdır ki, sonuçlar hep aynı.
yok oluyor, hayvancılık bitiyor, köyler boşalıyor. Geriye dönenlerse evlerini değil, küllerin içinde geçmişlerini arıyor.
Peki ya sonrasında? Televizyonlar bir başka felakete koşarken, o köylerde hayat nasıl yeniden kurulacak? Evini kaybeden, ahırını, tarlasını kaybeden o insanlara kim sahip çıkacak? Yardım paketleri dağıtılıp fotoğraflar çekildikten sonra kim dönecek o haritadan silinmiş yerlere?
Bu ülkede doğayla insanın kaderi hep birlikte yanıyor. Çünkü hâlâ günü kurtarma refleksiyle yaşıyoruz. Çünkü hâlâ her yaz şaşırıyoruz yangınlara. Çünkü önlem almak yerine, "geçmiş olsun" demekle yetiniyoruz.
Evi yanan bir insanı anlayamazsın… O yalnızca evini kaybetmedi. O, çocukluğunu, annesinin sesiyle dolu odaları, sevdiklerinin gölgesini, birlikte büyüdüğü ağaçları, zamanın kendisini kaybetti.
Ve tüm bunlar olurken, biz hâlâ “doğal afet” diyoruz buna. Oysa bir şeyin “doğal” olması için, önce insanın elinin değmemiş olması gerekir.
Yorumlar
Yorum Yap