Komşuluk Öldü Mü? Yoksa Biz mi Uzaklaştık Birbirimizden?


Bu çok ağır bir cümle…
Bittiğini düşündüğümüz şey aslında bir kültür, bir dayanışma hafızası, bir insanlık alışkanlığıdır. Ve kabul edelim: Komşuluğun ölmesi demek, bizden bir parçanın da toprağa karışması demektir.

Eskiden kapı zili çaldığında irkilmezdik.
“Kim geldi?” diye değil,
“Acaba kim uğradı?” diye bakardık.

Bir tabak fasulye karşılığı bir tas çorba, bir ‘Allah kolaylık versin’ karşılığı bir ömürlük dostluklar kurulurdu.
Komşuluk sadece yan yana oturmak değildi; yan yana yaşamak, birbirini kollamak, birinin acısına ortak, sevincine misafir olabilmekti.

Bugün apartmanlarımız daha yüksek, kapılarımız daha çelik, güvenlik kameralarımız daha keskin…
Ama gönüllerimiz, eskisinden çok daha kapalı.

Peki ne oldu bize?
Neyi kaybettik?
Yoksa birbirimizi mi?

Asansörde göz göze gelmemek için telefon ekranına gömülen biz değil miyiz?
Üst kattan gelen sandalyenin yer değiştirme sesine tahammül edemeyen, ama alt kattaki yaşlının günlerce kapı açmadığını fark edemeyen yine biz değil miyiz?

Komşuluk kültürü sadece eski Türk filmlerinin sıcak sahnesi değildi; bu toplumun bel kemiğiydi.
Kimimizin annesi “Acele etme, ayşe teyzenin kapısını da çal, ihtiyacı var mı diye sor” diyerek büyüttü bizi.
Bugün aynı soruyu kendimize soruyor muyuz?

Belki komşuluk tam anlamıyla ölmedi…
Ama biz onu sessizce yalnızlığa mahkûm ettik.
Daha hızlı hayatlar kurarken, daha duvarlı, daha uzak ilişkiler ördük.
Sonra da dönüp bakınca şaşırdık:
“Neden kimse kimseyi tanımıyor?”

Oysa komşuluk dediğin şey mucize istemez.
Bazen bir merhaba, bazen kapıya bırakılan bir küçük kâğıt, bazen çay koyarken “iki dakika uğrasana” demektir.
Bazen de sadece insan olduğumuzu hatırlamaktır.

Belki de hâlâ geç değildir.
Belki bugün kapı zili biraz daha sıcak çalar.
Belki bir tas çorba, yıllardır unutulmuş bir bağı yeniden kurar.
Belki asansörde göz göze gelmek bizi rahatsız etmez de bir dostluğun kapısını aralar.

Komşuluğun bittiği bir toplumda kaybolan sadece bir ilişki biçimi değildir;
paylaşmanın tadı, iyiliğin sesi, insanlığın nefesi de yavaş yavaş solar.

Ve unutmayalım…
Birbirimize yaklaşmadan, hiçbir yarayı saramayız.
Komşuluk ölmesin diye, önce biz birbirimize yaklaşalım.