Başöğretmenin İzinde Bir Gün
Bugün yine takvimler 24 Kasım’ı gösteriyor…
Yani bir ülkenin geleceğini omuzlarında taşıyan, bazen bir anne, bazen bir baba, bazen bir sırdaş, çoğu zaman da bir kahraman olan öğretmenlerin günü…
Her 24 Kasım’da olduğu gibi, içimde aynı sıcaklık beliriyor.
Çünkü bu gün, yalnızca bir “kutlama günü” değil; Cumhuriyet’in fikir mimarı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği o tarihi adımın hatırlanması…
Bir ülkenin yeniden ayağa kalkması için okuma yazmayı, aklı, bilimi, sorgulamayı en öne koyan büyük bir devrim fikrinin yıldönümü…
Atatürk’ün “Başöğretmen” unvanını kabul edişi, aslında hepimize verilmiş bir mesajdı:
“Bu ülke, öğretmenlerin omuzlarında yükselecek.”
Bugün geriye dönüp baktığımızda, bu sözün ne kadar gerçek, ne kadar hayati olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Çünkü devletin binaları betonla yapılır ama geleceği öğretmenin yüreğiyle kurulur.
Bir milletin kaderini değiştiren, sınıfın kapısından içeri giren o sessiz ama kudretli insanlardır.
Öğretmenlik…
Öyle bir meslek ki; maaşı değil, mirası konuşulur.
Karşılığı değil, bıraktığı iz hatırlanır.
Ve o iz, bazen bir çocuğun “yapamam” dediği yerde “sen yaparsın” diyen bir ses olur.
Bugün ülkemin dört bir yanında, sobası zor yanan köy okullarında, kalabalık sınıflarında, imkânsızlıklarla boğuşan şehir duvarlarında; yine aynı umutla, aynı inatla, aynı sabırla görev yapan öğretmenlerimiz var. Belki onları kimse görmüyor, alkışlamıyor, takdir etmiyor… Ama onların bir çocuğun hayatına dokunması, tüm dünyaya bedel.
Ve biz biliyoruz ki Atatürk’ün başlattığı o aydınlanma yürüyüşü, her sabah sınıfa giren öğretmenin gözlerinde hâlâ parlıyor.
Bu yüzden bugün;
Başöğretmenimiz Atatürk’ü saygıyla anıyor,
Emeği görünmeyen, yükü ağır ama kalbi büyük tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü yürekten kutluyorum.
Onlar iyi ki var…
İyi ki bu ülkenin yolunu aydınlatmaya devam ediyorlar…













Yorumlar