Böl Parçala Yönet
Pazartesi günü sadece CHP de değil ülke siyasetinde ve dünya siyasi tarihini de yakından ilgilendiren bir karar çıkacak mahkeme tarafından.
Bu karar CHP Kongresine istinaden Butlan veya Kayyum ataması ve kurultayda bir şaibe yok kararı şeklinde olacak.
Butlan mı Kayyum mu?
Analize geçmeden önce özellikle ticarette sıkça kullanılan iki terimin anlamına bakalım.
Butlan’ın TDK ya göre 2 anlamı var. İlki çürük, temelsiz olma durumu.
İkincisi ise hükmü olmama durumu, geçersiz olma, geçersizlik.
Burada parti ile ilgili olmasından dolayı 2. Açıklamayı dikkate almak lazım.
Kayyum ise Belli bir malın belli bir süre yönetilmesi ya da belli bir işin yapılması için resmi makamlarca yetkili olarak görevlendirilmiş kimse.
Burada resmi makamlarca görevlendirilen kimse olarak bakmak lazım kayyuma.
Şimdi Tüm gözler CHP önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na döndü.
Çünkü Kılıçdaroğlu’nun partinin başına geçeceği bilgileri var.
İşte konu hakkında Kemal Kılıçdaroğlu’nun en son yaptığı açıklama şöyle “Mahkeme kararını ‘Tanımıyorum’ demenin hukuki olarak bir karşılığı yok. Görevi kabul etmezsem o zaman kayyum riski var. Umarım böyle bir karar çıkmaz. Neden bu kadar korkuyorlar? Kayyum gelse daha mı iyi olur?”
"Bugüne kadar hiçbir CHP Genel Başkanı vesayetle görev yapmadı" diyen Kılıçdaroğlu, "CHP vesayeti kabul etmez. Özgür Bey’i görevi devrederken uyardım ama şu anda karar almakta zorlanıyor" diyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise bu açıklamalara karşı şunları söylüyor ‘ Biz kayyuma da partiyi bırakmayız, butlana da bırakmayız. Siyasi Partiler Kanunu’nda kayyum değil, Çağrı Heyeti var. Onda da ‘40 gün içinde seçim yapılır’ yazıyor. Kayyum dediğiniz yapı partiyi yönetmiyor zaten, seçimleri yapıyor. Biz kayyuma da partiyi bırakmayız, butlana da bırakmayız. Seçmen siyasetçinin, delege genel başkanın eline bir bayrak verir. O bayrağı taşımayı bilmezseniz size de kurumunuza da güven kalmaz"
Dananın kuyruğu Pazartesi kopacak
Peki ne olacak?
Pazartesi günü bana göre Kılıçdaroğlu ve ekibi CHP nin başına gelecek.
Özgür Özel ve ekibi ise direnecek. Belki Genel Merkez de eylemler yapacak.Bu konuda örgüt var 81 İl Başkanının açıklamalarına baktığımızda butlan yada kayyum kararıyla dananın kuyruğunun kopacağını görüyoruz.
CHP nin son yaşananlara baktığıızda bu parti üzerinde kimlerin kimlerle eli olduğunu günümüzde daha iyi anlıyoruz.
Onur Öymen dış siyasette önemli etkili bir isimdir ki. CHP nin en güvendiği isimlerin başında olan bir siyasetçi.
CHP de Genel Başkan Yardımcılığı da yapmış olan Onur Öymen’i seneler önce GÜN FM de canlı yayına almıştım.İlk kez onda gördüm cebinden ses kaydını çıkarttı.’ Yanlış anlamayın ama ben tüm konuşma yorum ve değerlendirmeler kayda alıyorum.Sizce bir sıkıntısı olmazsa buradaki röportajı da kayda almak isterim.’ Demesi ne kadar dikkatli olduğunu gösteriyordu.
Yayın bitti sohbete geçtik.o günlerde iç ve dış siyasaet konusunda özelikle ABD hakkında önemli analizleri paylaşmıştı.
İşte bu Öymen’in Baskılara Direnirken kitabını yazdı. Orada anlattıkları var ki çok öenmli.
Kısaca o kitaptan alıntı yapayım.Onur Öymen diyor ki
ABD ile iyi ilişkileri olan . Svante Cornell, Baykal operasyonundan 3 ay öncesi beni ziyaret etti . Türkiye ile ilgili 77 sayfalık bir rapor bıraktı. Raporda 3 senaryodan birisi “Deniz Baykal istifa etmek zorunda bırakılır. Onun yerine Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığa seçilirse…
Baykal’a suikast
Devam edelim kitaba…
O günlerde Baykal’a yönelik bir suikast ihbarı partiye ulaşır. İhbar İstanbul kaynaklıdır. Yılmaz Ateş, İstanbul Emniyeti’ne giderek olayı araştırır. Kendisine Baykal’a suikast yapacak kişinin sonradan vazgeçtiği bilgisi verilir. Ve Ertesi gün kaset olayı patlar. İstifasını veren Baykal, evinde Önder Sav, Mustafa Özyürek, Yılmaz Ateş ve Onur Öymen’le yaptığı toplantıda “Partinin başına kim geçebilir?” diye sorar. Peşinden “Aranızda konuşun ve mutabık kalacağınız bir arkadaşın ismini bana bildirin” der. Onur Öymen ve arkadaşları Baykal sonrasını görüşmeye vakit bulamadan sürpriz şekilde Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olacağı haberiyle karşılaşırlar.
Ve Ankara’da ki ABD Büyükelçiliği’nin merkeze gönderdiği Nisan/ 2008 tarihli telgrafta şu satırlar okunmaktadır:
“...Baykal’ın uzaklaştırılması ve yerine hiç değilse daha münasip bir muhalefet liderinin işbaşına getirilmesi, Erdoğan’ın iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı askeri ve adli baskılara nazaran daha etkili bir yol olabilir.” CHP’nin Kemalist, laik ve milliyetçi bir parti olmasının ABD nezdinde rahatsızlık yarattığı” görülür.
Yine kitaptan devam edelim.
Kasetten 16 ay önce Wikileaks belgelerine göre…
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 1 Ocak 2009 da büyükelçiye şu soruları soruyor.
CHP Genel Başkanı Baykal’ın partisindeki gücü nedir? Parti içinde Baykal’ın liderliğini tehdit edebilecek durumlar var mıdır? Muhtemel adaylar öncekilere nazaran daha iyi olabilecekleri umudunu nereden alıyorlar? Baykal’ın Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu ile ilişkileri nasıldır? Baykal kendini Kılıçdaroğlu’nun popülaritesine karşı korumak için hangi önlemleri alabilir? Parti liderliği için başka güvenilir muhtemel adaylar kimlerdir?
Yıllar önce Baykal a kaset tuzağı hazırlanmasında ABD nin direk eli olması ve FETÖ taşoran kullanması bu kitapta yazılanları da okuyunca net açık şeffaf bir şekilde ortaya çıkıyor.
Bugün de yaşananlarında belki de 10 yıl sonra neden niçin nasıl yaşandığını daha net anlayabiliriz.
Ama biz günümüzde ve davaya dönerek gelişmelerden çıkacak beklentiyi de yazalım.
Davanın hukuksuz olduğuna dair yüzlerce yorum var.
Siyasi gözlemciler ve hukukçular diyor ki: Her şeyden önce, medeni hukukta dahi nadir görülen butlan uygulamasının siyasi partiye uygulanması bir hukuksuzluk.
Bir dernekte vakıfta genel kurul yapılmazsa, yapılmış gibi gösterilirse ve bu tespit edilirse o genel kurul butlan sayılır.
CHP hem dernek değil hem CHP’nin kurultayı herkesin önünde gerçekleşti.
Delegeler temiz. Kurultay’ı yapan Divan temiz. Delegelerin bir gün sonra çarşaf listeyle seçtiği Parti Meclisi temiz.
Kötümser Senaryo daha yakın gibi geliyor
Pazartesi ne olur ?
Kötümser bakışa göre:
Kılıçdaroğlu gelir. il başkanları dahil herkesin değişir.
Atanmış delegeler ile kongreye gidilir. Haftada 2 gün olan mitinglerde biter.
Genel Merkez bu kararlara direnir.
Belki de Genel merkezi de il başkanlıklarında nöbet tutar.
Milletvekillerini hatta belediye başkanlarını da sahaya sürer.Yaygın ve yereldeki yazılı,görsel,işitsel ve dijital medyaya sıkça çıkarak bu kararları tanımadığını da anlatır.
Ve
Sonuç
Böl parçala yönet
Gerçekleşmiş olur.
Yorumlar